Ne Hakla?

Ne Hakla?

Ne Hakla?

1972 Avrupa Şampiyonası eleme gruplarında Türk Milli Takımı’nın Almanya ile oynayacağı maç öncesi, o zamanlar genç bir gazeteci olan Hıncal Uluç, maç öncesi basın toplantısında “Hocam Almanya’yı yener miyiz?” diye sorar. Dönemin Milli Takım teknik direktörü, Türk futbolunun simge isimlerinden Baba Gündüz lakaplı Gündüz Kılıç o efsane cevabı verir: Ne hakla yeneceğiz? 

15 senedir A takım seviyesinde bir tesis yapamayan, belediyenin inşa ettiği tesisi faturaları bahane ederek kullanmayan, en fazla 10 kişinin aynı anda çalışabildiği derme çatma bir spor salonu bulunan, altyapısı içler acısı olan, takım otobüsü dışında dikili bir ağacı olmayan ama bütün bunlara rağmen 3 tane teknik direktörü olan takım; Ne hakla maç kazanacak?  

Her seferinde şirket olduklarını söyleyip kulübün gelir ve giderlerini paylaşmayan, şehrin seçilmiş ve atanmışlarından bihaber olan, şehrin hiçbir yerinde mağazası, reklamı bulunmayan, Şampiyonlar Ligi’nde(!) değil ama 3. Ligde 10-15 bin kişiye oynarken aldıkları takımı geçen 15 yılın sonunda taş çatlasa 2 bin kişiye mahkum eden yönetim; Ne hakla destek bekliyor?

Her sene ucuz etle yahni yapmaya çalışan, Süper Lig için kurduğu kadro ertesi sezon bir alt ligde play-off dahi yapamayan, korona sayesinde ligde kalıp, alınan mağlubiyetleri utanmadan koronaya bağlayan, her sezon bir alt lig seviyesinde kadro kurup sahada dökülen, kendi camiasına adil davranmayan yöneticiler; Ne hakla adil hakem yönetimi bekliyor?

Fransız oyun yazarı Moliere’in Cimri adındaki meşhur eseri en azından seyircisini güldürüyordu, biz burada bugün bir dramı, bir trajediyi seyretmek zorunda kalıyoruz. 


MİSAFİR YAZAR 
MERT BANİ